Miyo: (Kefaret)
Günlük hayatta her birimiz kendi gerçekliğimizle sarmalanmış bir koza içinde yaşarız. Her birimizin kişiliğini oluşturan o kozanın nelerden ve nasıl oluştuğunu pek de merak etmeyiz. Neden başka bir kişilikte değil de bu kişilik? Neden başka bir hayat değil de bu hayat? Başka bir coğrafya değil de bu coğrafya? Neden başka bir zaman değil de bu zaman? Başka bir aile değil de bu aile? Çoğunlukla kader deyip geçeriz bu soruların cevaplarına. Kendi mevcut kozamıza o kadar o kadar alışmışız ki, onu o denli ezber haline getirmişiz ki, bazen hayatımızdan şikayet etsek de, başka hayatlar dilesek de, aslında kozamızın dışında başka bir hayata hiç de hazır değilizdir. Hazır olmadığımız gibi anlayışlı ve tahammüllü de değiliz. Biz kendi kozamızı kendi doğrumuz yapmakla kalmamış, neredeyse kendimiz için evrensel tek seçenek, dünyayı anlayacak tek anlayış biçimi haline getirmişizdir. Fakat bir gün, hiç hazır olmadığımız bir gün, beklenmedik bir biçimde ezberimizi bozacak, kozamızı yırtacak bir olay olur, kendi ezberimizin dışındaki hayat seçenekleriyle karşılaşmak zorunda kalırız. Düşünsenize, gece yatağa şimdi kişiliğiniz ve hayatınız ile yatağa girip, sabah bambaşka bir coğrafyada, bambaşka bir bedende, bambaşka bir kişilikte ve hayal edemeyeceğiniz kadar zor bir hayatta uyanırsanız ne yaparsınız?
Yastığa başınızı koyduğunuzda sabah hangi hayata uyanacağınızı biliyor musunuz?
Bu kitaptaki kurgu üzerinden kendi içinizde bir yolculuğa, zihninizdeki sorular arasında bir seyahate çıkmaya hazır olun. Herkes kendi zihinsel kozasında, kendi sorularının esiridir. Cevaplar bulunduğunda, ancak tüm sorular cevaplandığında…